KÜREK SPORUNDA TEKNOLOJİ EVRİMİ
Resim: 2010 Karapiro Dünya Şampiyonasında Dört Tek Dümencisiz yarışı foto finiş resmi. Yarışı İngiltere kazanmıştı.
Tarih öncesi Neolitik devirden kalan taş üzerine kazılı resimlerden anlaşıldığına göre insanoğlu çeşitli amaçlarla, önceleri tahta kütükler üzerinde, sonraları imal ettikleri sallar üzerinde, tahta parçalarını kürek gibi kullanmışlardır.
Osmanlı Tarihinde kürek yarışı olarak ilk kayıt Topkapı Sarayı arşivlerinde bulunur. 1579 yılında İstanbul’da bir yarış yapılmıştır, aslında bu yarış dünya kürek literatüründe 1715 yılındaki ilk yarış olarak geçen İngiltere’deki yarıştan tam 136 yıl önce gerçekleşmiştir.
Resim: Yıl 1880 dolayları, Fransız Büyükelçisinin Kayığı (Kaynak: Boğaziçinde Yazlık – Martin Bachmann, Alman Konsolosluğu Kütüphanesi)
Dünya kürek kayıtlarında ise kürek yarışlarının 1715’te İngiltere’de Thames Nehri’nde doğduğu yazılmıştır. Bu yarış bugün hala aynı parkurda The Doggett’s Coat and Badge Race adı ile yapılmaktadır.
Modern Olimpiyatların başlamasından yaklaşık kırk yıl önce Padişahların kürekçileri arasında adı unutulmayan önemli şahsiyetler de bulunmaktaydı. Orhan Seyfi Orhon (1890-1972), “Çengelköy” adlı şiirinde Abdülmecit’in (1823-1861) Saltanat Kayığının Hamlacısı Çengelköy’lü Kerim Ağa’dan Boğazın Eski Kürek şampiyonu diye bahseder. Modern Olimpiyatlardan yaklaşık 40 yıl önce Boğaziçinde bir kürek şampiyonu olması ilginçtir.
TEKNELER
Kürek sporu 1900 Paris Olimpiyat Oyunları’na alınmasından sonra olimpik bir branş haline geldi. Aslında ilk modern olimpiyat olan 1896 Atina Olimpiyatı Programında kürek branşı vardı fakat hava muhalefeti dolayısıyla kürek ve yelken yarışları yapılamamıştı. Bundan dolayı resmi olarak kürek, Olimpiyatlara 1900 yılında girmiş oldu.
İlk Olimpik Tekne Sınıfları Tek Çifte, İki Tek Dümencili, Dört Tek Dümencili ve Sekiz Tek’ten ibaretti.
İlk yarışta parkur 1750 metre idi. 1904 yılında mesafe 3219 metreye çıktı. 1908 yılında düzeltilerek 2414 metre ve 1948 yılında 1883 metre oldu. İngiliz ölçülerine uyulmaya çalışıldığı için mesafeler bu şekilde değişken olmuştu. Daha sonra FISA’nın müdahalesi ile parkur günümüzdeki gibi 2000 metre yapıldı.
Uluslar Arası Kürek Federasyonu FISA (Federation Internationale des Societes d’Aviron), 25 Haziran 1892 yılında Torino-İtalya’da Fransa, Belçika, İtalya, Adriatica ve İsviçre tarafından kurulmuştur. İlginçtir ki kürek yarışma tarihi daha eskilere dayanan İngiltere bu kuruluşta yer almamıştır.
İlk Uluslar Arası yarışma Avrupa Kürek Şampiyonası 1893’te Orta-İtalya’da yapılmış, 3 tekne sınıfında 10 katılım olmuştur.
Aynı yıllarda Osmanlı İmparatorluğu devrinde Rumeli ve Anadolu Feneri Tahlisiye Filikalarının yarışları bir bayram havasında olurdu. Anadolu Filikaları kırmızı, Rumeli Filikaları yeşil (Sancak-İskele renklerinde) olurlardı. Bu yarışlar Cumhuriyet Devrinde 1 Temmuz Kabotaj bayramlarının da vazgeçilmez bir gösterisiydi.
Resim: 1913 Donanma Dergisinden: Modada yapılan bir Filika Yarışını gösteriyor.
Tarihteki ilk yarışlar “Yağlı Kürek” tabir edilen ıskarmoza yağlanarak yumuşatılmış kayışlarla takılı kürekler, sabit oturak ve ayak dayama tahtası kullanılarak kürek çekilen teknelerde yapılırdı.
Resim: 1920’lerde Yağlı Kürek devrinden Galatasaraylı kürekçi Vamık Gezen Tek Çifte teknesinde.
Resim: 1929 yılında Nevin Hassan 17 yaşında iken Yağlı Kayış ve Iskarmozlu tekne devrinde kazandığı bir Tek Çifte yarışından sonra Kırmızı Birincilik Bayrağı ile. Teknedeki ıskarmoz, küreği tutan kayışlar, ayaklık ve oturak net olarak görülmekte.
1828 yılında İngiltere-Newcastle’de Anthony Brown kürek tarihinde yeni bir dönem açan buluşunu gerçekleştirdi. Teknelere “dirsek” adını verdiğimiz bir mekanizma taktı. Böylece o devirde “Outrigger” denilen dirsekli tekneler imal edilmeye başlandı.
Küreklerin takıldığı ıskarmoz yerine de ay şeklinde bir metal tutamaç “İngilizce Outrigger”, “Almanca Ausleger” denilen dirseklerin üzerine monte edilmesi ile oluşan moment gücüyle küreğin palasına daha büyük bir kuvvet uygulama ve tekneleri hızlandırmak mümkün oldu.
Londra-Thames nehrinde 1944 yılında ilk içten omurgalı ve “Outrigger” Tek Çifte yarış tekneleri görülmeye başlandı. O tarihe kadar tekne yapımında omurga hep teknenin dışında olur, alınan kerterize göre teknenin düz gitmesini sağlardı. Bu tarihlerden itibaren omurga teknenin içine alınarak su sürtünmesi azaltılmış ve tekne hızlanmış oldu ancak bir sorun ortaya çıktı: dümencisiz tekneler yan rüzgarlarda ve dalgalarda yana kayarak rotasını kaybediyordu. Daha ileriki yıllarda teknenin altına küçük bir salma koyarak sorun çözüldü ve futanın düzgün bir rotada gitmesi sağlandı.
Dört Tek teknesinin omurgasız yapılması Matt Taylor tarafından 1855 yılında gerçekleştirildi ve ilk olarak Royal Chester Rowing Club bu tekneyle Henley yarışını kazandı. Sekiz Tek teknesinin omurgasız imal edilmesi de bir yıl sonra 1856’da gene aynı kulüp için Matt Taylor tarafından gerçekleştirildi ve ekip Henley “Grand and the Ladies” yarışını kazandı.
1868 yılında Henley yarışlarında ilk Dümencisiz Dört Tek teknesi izleyicilerin hayretle bakışları arasında Woodgate tarafından suya indirildi. Dümen, günümüzde de olduğu gibi kürekçilerden birinin ayaklığına bağlı bir tel vasıtasıyla ayakla idare ediliyordu. Ancak bu şaşırtıcı (!) buluşun Olimpiyatlarda yer alabilmesi için 36 yıl geçmesi gerekecekti.
Dümencisiz tekneler olarak İki Tek Dümencisiz ve Dört Tek Dümencisiz ilk olarak 1904 St. Louis Olimpiyatında yarışma şansı buldular.
1930’lu yılların başlarında “outrigger” dirsekli tekneler ülkemizde de yapılmaya başlandı.
Resim: 1920’li yılların sonunda ilk dirsekli kaba tek çiftelerden birinde Bebek Kayıkhanesi önünde Galatasaraylı kürekçi Mehmet Feridun Demirden görülüyor. (Fotoğraf: Mimar Alican Demirden Arşivi)
Atatürk, su sporlarına çok meraklıdır, tekne ve kürek imalatının Türkiye’de de yapılmasını ister. O yıllarda İstanbul’da güreş antrenörlüğü yapan Macar Peter, Macaristan’da Tuna nehri kıyısında Peşte’de tekne imalat atölyesi olan Lazlo Vanço ve ağabeyini tavsiye eder. Vanço kardeşler daveti kabul ederek 1933 yılında İstanbul’a gelirler. Kendilerinin Fatih Medresesinde atölye kurmaları ve orada ikamet etmeleri sağlanır. Burada ilk olarak 33 adet tek çifte yapılır ve sahil kulüplerine dağıtılır. İmalatta Beyaz Çam ve Sedir ağacı kullanılmıştır.
Yapılan ilk tekneyi o tarihlerde Güneş kulübünün kürekçisi olan 1915 doğumlu Emin Gezgöç Florya’ya Atatürk’e götürür ve o teknede kürek çekmeyi gösterir. Tekne imalatı daha sonraları işi öğrenen Türk ustalar tarafından da devam ettirilir. Vanço Usta ilerleyen senelerde Türkiye’ye yerleşmiş, burada çocuklarını evlendirmiştir. Galatasaray Kürek Kayıkhanesinin unutulmaz duayeni Emin Amca daha sonraları Vanço Usta’nın kızı Selma ile evlenmiştir.
(Bilgiler Emin Gezgöç’ün kızı Hale Gezgöç’ten şifahi olarak alınmıştır)
Resim: 29 Haziran 1935 günü Atatürk’ün de kürek çektiği tekne (outrigger) dirsekli, kayar oturaklı tek çifte idi.
Ülkemizde 1950’li yıllarda şamandıralar arasında dönerek yapılan bayrak yarışları yapılırdı. Bu tür yarışlarda kano tipi, omurgası ve salması olmayan, kolay manevra yapabilen tekneler kullanılırdı.
Resim: 1957, Beykoz Parkurunda yapılan yarışta Ünal Yaman kano tipi teknesiyle birincilik kupasını alırken görülüyor.
Tekne imalatı konusunda 1955 yılında plastik ham maddesi ile denemeler yapılmaya başlandı. Kürek sporuna plastik maddesinin girişi 1956 yılında BASF firmasının Empacher ile birlikte deneme amacıyla ürettiği Tek Çifte ile oldu. Ancak yarış teknesi üretebilmek için daha 16 sene beklemek gerekecekti.
2240 metrelik yüksek irtifa yüzünden 1968 Mexico Olimpiyatı sporculara hayati tehlikeler yaşatmıştı. Kürek sporu tarihi açısından bir ilk bu Olimpiyatta yaşandı ve Empacher firmasının Sedir Ağacından imal etmeye başladığı modern Tek Çifte teknelerinin ilk örneklerinden biri Alman kürekçi Jochen Meissner ile Olimpiyat Gümüş Madalyası kazandı.
Resim: 1968 Mexico Olimpiyatında Arjantinli Demiddi’yi geçerek Hollandalı Jan Wienese’nin ardından ikinci olan Batı Alman (Mannheim Kürek Kulübünden) Jochen Meissner.
İlk plastik yarış teknesi 1972 Münih Olimpiyatında Alman Dört Tek Dümencili ekibi tarafından kullanıldı ve Altın Madalya kazandı. Tekne 1923 yılında firmasını Doğu Alman Wilhelm Karlisch ile birlikte kuran sonradan Eberbach’a göç eden Empacher ailesi tarafından yapılmıştı.
Resim: 1972 Olimpiyat Şampiyonu Dört Tek Dümencili (Bullenvierer – Boğalar Dörtlüsü) ekibi: Peter Berger – Johann Farber – Gerhard Auer – Alois Bierl – Dümenci Uwe Bentner, Empacher firmasının onların ortalama ağırlığına göre (110 kg) ürettiği ilk plastik tekne ile yarışta görülüyor.
O tarihe kadar ahşap tekne yapımında Lübnan’dan ithal edilen Sedir Ağaçları kullanılıyordu. 1980’Lİ yıllarda Frankfurter Germania 1869 kürek kulübünde antrenör olarak görev yaptığım süre içinde tekne siparişi vermek ve imalatı takip etmek için Eberbach’taki Empacher firmasını defalarca ziyaret ettim. Fabrikanın içi sedir ağacı kokuyordu. Ahşap ustaları olan ince marangozların çoğu Türk idi. 60’lı yıllarda vasıfsız işçi olarak Almanya’ya göç etmiş, sonradan ne kadar yetenekli oldukları anlaşılınca bu ince, hassas marangozluk gerektiren firmada iş bulup vazgeçilmez ustalar olmuşlardı.
Teknelerin gövdesi plastik olunca ahşap işi sadece omurga ve iç aksamda devam etmiş, zamanla ahşaptan daha hafif ve daha sağlam bir materyal olan karbon fiber icat edilince de tekne tamamen ahşapsız olarak imal edilmeye başlanmıştı. Artık ortada sedir ağacı kokusu yerine plastik yapıştırıcıların kimyasal kokusu vardı ama plastik teknelerin kar getiren bir imalat haline gelmesi ve ahşap teknelerin imalatının durdurulması için daha en az on yıl gerekecekti.
Alman Sekiz Tek ekibi 1988 Seul Olimpiyatında (1968 Mexico’dan 20 yıl sonra) tekrar bir Olimpiyat Altın Madalyası kazanırken bu aynı zamanda Empacher Plastik teknelerinin çıkışa geçtiği bir zafer oldu.
Günümüzde Empacher firması en başarılı imalatçı olarak yılda yaklaşık 500 adet ileri teknoloji ürünü yarış teknesi imal etmektedir. Dünya çapında parkurlarda A Klas yarışlarda madalya kazanan teknelerin %60’tan fazlası Empacher markası taşımaktadır.
Resim: Karakteristik sarı rengi ile bir Empacher teknesi.
Empacher ahşap tekne yapımını bırakıp sadece ileri teknoloji ürünü karbon-fiber teknelere yöneldikten sonra çok başarılı bir kararla teknelerini özel bir sarı renkte imal etmeye başladı. Alman Sekiz Tek ekibinin dünya çapındaki sürekli başarısı sonucunda Alman Sanayi devi WILO firması ekibin sponsoru oldu ve tekne 2010 yılından itibaren firmanın patentinde olan yeşil renkte imal edilmeye başlandı.
Resim: Alman Sekiz Teki WILO firmasının rengine boyanmış teknesi ile görülüyor.
Son yıllarda sponsorların kürek sporuna katkısı giderek büyüdü. İçecek markası SPRITE da bunlardan biri oldu. Onun rengi ve logosu da teknelere verilmeye başlandı.
Resim: SPRITE sponsorluğunda bir tekne.
Kürek teknesi imal eden birçok firma arasında 1960’lı yıllarda Türkiye’de çok kullanılan Donoratico firması sonradan Filippi adıyla uluslararası parkurlarda en tanınmış markalardan biridir. 1969, 1971 Avrupa Şampiyonaları ve 1974 Dünya Şampiyonasında yarıştığım Dört Tek teknesi Donoratico imalatıydı.
İngiliz Janousek firması eski Çekoslovak kürekçi Bohumil Janousek tarafından 1981 yılında kurulmuş, 1991 yılında klasik İsviçre tekne imalatçısı Stampfli firmasının hisselerini alarak büyümüş, İngiltere’nin en popüler tekne imalatçısıdır.
Bohumil Janousek, 1960 Roma ve 1964 Tokyo Olimpiyatlarında Çekoslovak Sekiz Tek ekibiyle iki kez Bronz Madalya kazanmıştır. 1969 yılında hiç İngilizce bilmemesine rağmen İngiliz Milli Takımının başına geçmiş, başarılı bir milli takım kurmuş, İki Çifte ve Sekiz Tek ekiplerinin Gümüş Madalya kazandığı 1976 Montreal Olimpiyatlarına kadar görevine devam etmiştir.
Ülkemize gelen ilk ileri teknoloji ürünü modern plastik tekne 1986 yılında Galatasaray Kulübüne gelen Januosek beyaz Sekiz Tek Teknesi olmuştur.
KÜREKLER
Eski “Yağlı Kürek” yıllarında kürekler sandal küreğinden biraz daha uzun ve geniş palalı şeklini almıştı.
Resim: 1924 yılında ilk olarak yayımlanan Denizcilik Şubesi Raporunun kapağında eski GS amblemi (1923 yılında Lise1 öğrencisi 74 Ayetullah Emin tarafından çizilmiştir) ve amblemin içinde zarif bir İki Çifte Dümencili teknesi silüeti vardır. Arka kapaktaki temsili resimde sporcunun tuttuğu kürek de eski yağlı kürek resmidir.
Resim: 5 Temmuz 1957 Hayat Mecmuası Sayı 39’da yayınlanan resim o yılların Geçilmez Armadası olan Dört Tek ekibinin kürekleri görülmektedir.
1960’lı yıllarda kürek palası “Macon Pala” denilen formdaydı.
Resim: Macon Pala
Yıllar içinde ağır bindirme tekneler daha hafif olan maun kaplama teknelere dönüşürken kürek yapısındaki değişiklikler ahşap kürekten günümüze kadar çok büyük gelişmeler göstermiştir. Macon Pala kürekler ilk yıllardan beri küreğin gövdesi ortası boş kalacak şekilde birbirine yapıştırılan dört ayrı 2.5 metrelik ağaçtan yapılıp rendelenerek form verilip boyu ayarlanırken, küreğin palası da gene birbirine yapıştırılan farklı ebattaki ağaçlardan yapılıp gene rende ve zımpara ile form verilerek yapılırdı.
Resim: 1966 Yugoslavya-Bled Dünya Şampiyonasına katılan ilk Türk Milli takımının dört tek ekibi Macon Pala formatındaki kürekleri ile birlikte görülüyor.
Kürek tarihimizde tekne yapımında çok usta olan isimler de vardır. Galatasaray ve milli takım için birçok tekne ve kürek imal etmiş olan İstinyeli Cahit (Tansu) Usta da bunlardan biridir. 1969 Avrupa Şampiyonasında İki Çifte yarışlarına katılırken İtalyan Donoratico küreklerin yerine Cahit Ustanın Galatasaray Adasında yaptığı kürekleri tercih etmiştik. Daha hafiftiler ve suya daha iyi oturuyorlardı…
Resim: Cahit Usta iş başında… (Fotoğraf: Erdal Günsel)
1972 Münih Olimpiyatında ilk kez ahşap kürekleri kuvvetlendirmek ve esnemelerini azaltmak için sırtlarına yeni keşfedilen bir malzeme olan karbon fiber eklemeler yapıştırıldı. Bu önlem aslında standart kürekleri çok sık kırılan Batı Alman Boğalar Dörtlüsü adını alan aşırı iri ve kuvvetli Dört Tek Dümencili ekibi için zoraki olarak düşünülmüştü.
Karbon fiber tekniği daha sonraki yıllarda tekne yapımında da büyük değişikliklere yol açacaktı.
Amerikan milli takım aday kürekçileri olan Dick ve Pete Dreissigacker kardeşler 1976 yılında Karbon Fiber kürekler üreterek yeni bir çağı başlattılar.
Karbon fiber teknolojisi ile üretilmiş küreklerde öncü olan Peter Michael Kolbe, ilk kez 1983 Moskova’da bu küreklerle Avrupa Şampiyonu oldu.
1991 yılında Dreissigacker kardeşlerin kurduğu Concept2 firması tarafından geliştirilen Big Blade palalar imal edildi ve kürek sporunda yeni bir dönem başladı.
Türkçede Balta Pala olarak adlandırılan yeni kürekler 1992 yılına parkurlarda görülmeye başlandı. Big Blade olarak tanınan küreklerin ilk adı “Hatchet Blade” idi.
Resim: Big Blade (Balta Pala) formundaki kürek palası.
Big Blade (Balta Pala) zaman içinde daha da geliştirilerek 1996 yılında Smoothie Blade ve Fat Blade formatları piyasaya sürüldü.
Resim: Smoothie ve Fat Blade palalar.
Son yıllarda çift kürekler için Bantam Sculls adıyla tanınan yeni bir form daha geliştirildi.
Resim: Fat2 pala ile Bantham Sculls palanın farkı ve palanın suya giriş anı görülüyor.
Günümüzde karbon-fiber malzeme ile üretilen hafif, ince ama çok dayanıklı kürekler kullanılmaktadır.
Resim: Karbon kürekler artık bütün ülkelerin teknelerinde kullanılıyor.
Resim: Küreklerin topaçları için ıslanınca kaymayan özel üretimler yapıldı.
FUTALARIN İÇ AKSAMI
Yağlı Kürek’ten Dirsekli Teknelere geçerken kürek teknolojisinde önemli bir buluş da sabit oturaklardan kayan oturaklara geçilerek yaşandı.
1870 yılında Yale Üniversitesi kürekçileri pantolonlarını yağlayarak kürek çekerken oturakta öne ve arkaya giderek daha uzun kürek çekme tekniğini yarattılar ve çok başarılı oldular. Bu teknik kısa zamanda oturakların raylar üzerinde tekerleklerle kayması sağlanarak günümüzde bütün teknelerde uygulanan modern şekline ulaştı.
Resim: İlk Kayan Tekerlekli Oturaklar
Kürek başı için oturakla önde gelerek kuvvetli bacak kaslarının devreye girmesi ve kürek sonunda da oturakla arkaya kadar gidip, palanın suyun içinde mümkün olduğu kadar uzun kuvvet uygulaması sonunda tekneler çok üstün bir hız kazandı.
Kayan Oturak’ların devreye girmesi ilerleyen yıllarda tekneleri daha hızlandırmayı düşünen biomekanikçiler tarafından yavaşlatılmış filmlerle incelenince bir problem ortaya çıktı. Kürekçi kürek başı için öne geldiğinde teknenin kıçı suya batıyor, kürek sonunda vücut ağırlığı arkaya verildiğinde de teknenin başı suya gömülüyor ve bu dalgalanmanın yarattığı su sürtünmesi yüzünden futa hız kaybediyordu.
Çare kürekçinin sabit bir oturakta oturması ve dirsek – ayaklık kombinasyonunun hareketli olmasıydı. Bu mekanizmanın patentini 1883 yılında İngiliz Mühendis James Pacher Londra’da aldı. O tarihte malzeme yetersizliğinde bir uygulama yapılamadı. 1946 yılında Alman Otomobil firması Opel’in sahibi Georg von Opel bu sistemle çalışan bir Tel Çifte imal etti ve 1948 yılına kadar yarışlar kazandı.
1962 yılında Alman Antrenör Karl Adam kayar dirsekli tekneyi zamanın Tek Çifte şampiyonu Moritz von Groddeck ile denedi ama seri imalata geçilemedi.
Resim: Volker Nolte kayar dirsekli teknede.
1980 yılında Alman sporcu – antrenör Dr. Volker Nolte, Empacher firmasından Leo Wolloner ile beraber ilk modern kayar dirsekli tekneyi imal etti ve 1981 Almanya Şampiyonasında ileri yaşına rağmen bütün genç rakiplerini geride bırakarak Dünya Şampiyonu Peter Michael Kolbe’nin ardından Gümüş Madalya kazandı. Aynı yıl kayar dirsekli tekne ile Kolbe Dünya Şampiyonu oldu.
Bu yeni buluş, imalatın çok pahalı olması ve küçük kulüpler tarafından finanse edilememesi yüzünden uzun süren tartışmalar yarattı, sonunda FISA 1984 yılında kayar dirsekli teknelerin yarışa girmelerini yasakladı.
Son kez, Frankfurter Germania 1869 kulübünün dört Dünya Şampiyonası madalyalı kürekçisi Marcel Hacker 2003 yılında antrenmanlarda bu tekneyi kullandı.
Resim: Rowing in Motion
Kürek sporundaki „Elektronik Ölçüm Teknikleri“ bu güne kadar özel eğitilmiş kişiler tarafından kullanılabilen pahalı ekipmanlar yüzünden sadece milli takımlar seviyesinde kullanılıyordu. Frankfurter Ruderclub Fechenheim kulübünden Johannes Rudolph tarafından geliştirilen ölçme sistemi „Rowing in Motion“ günümüzde tüm antrenörler tarafından kullanılabiliyor. Küreğin içine oturduğu ay, içine yerleştirilen sensörlerle hassas hale getirilerek topladığı basınç bilgilerini akıllı cep telefonuna göndererek sporcunun küreğe uyguladığı gücün grafik halde görülmesini sağlıyor.
Elektronik ekipmanlarının gelişmesi ile birlikte zaman ölçme, tempo ölçme gibi eskiden antrenörlerin en az iki kronometre ile başa çıkmaya çalıştığı problemler modern ölçme cihazları ile kolaylaşmış oldu. Sporcular teknelerine takılan mini kompüterler ile ihtiyaç duydukları bütün datalara ulaşabiliyorlar.
Resim: Teknedeki Bilgisayar.
Antrenmanlarda ve yarışlarda teknelerin arkasında ince ayaklar üzerinde veya dirseklere takılan çok hafif kameralar sayesinde canlı yayınlar ve video çekimleri yapılmaya başlandı.
Resim: Alman Sekiz Tek ekibi yarışı naklen veren kamera monte edilmiş teknesi ile.
Parkurlarda da önce son iki yüz elli metrenin üzerine gerilen teller üzerinde kayan kameralarla çekimler yapıldı, Günümüzde de uçan kameralarla tüm antrenman veya yarış canlı izlenebilme ve kaydedilme şansına kavuştu.
YARIŞ PARKURLARININ EVRİMİ
Olimpiyatlardaki ilk kürek yarışları 1900 Paris’te Sen nehrinde 1750 metrelik parkurda yapıldı.
1904 St. Louis Olimpiyatında parkur 1.5 mil, 2414 metre uzunluğunda idi. Dört Tek ve Sekiz Tek tekneleri parkuru düz gidip finişe varırken Tek Çifte ve İki Çifte tekneleri parkurun ortasına kadar gidip geri dönerek yarışı bitiriyorlardı.
1906 Atina Ara Olimpiyatında yarış parkuru tekne sınıflarına göre bin metre, bir mil, iki bin metre ve üç bin metre uzunluğundaydı. Bu yarışta olimpiyatlarda son kez Altılı Donanma Teknesi ve On Altılı Donanma Teknesi yarışları yapıldı.
1908 Londra Olimpiyatı kürek yarışları 1.5 mil (2414 metrelik) tarihi Henley Parkurunda gerçekleştirildi. Parkur sadece iki teknenin yarışmasına yetecek büyüklükte olduğu için üçüncü be dördüncülere birer Bronz Madalya verildi.
1912 Stockholm Olimpiyatı kürek yarışları 2000 metre üzerinden yapıldı, yarışlarda Tek Çifte ve Sekiz Tek teknelerinin dışında Dört Tek Dirsekli ve (son kez) Dört Tek Kaba Tekne yarışları da yapıldı.
1960 Roma Olimpiyatı Albano Gölünde yapıldı. Tarihte ilk kez parkura iki bin metre boyunca şamandıralar yerleştirilerek altı kulvarlık sabit bir parkur yapıldı. Bu sistem daha sonraları kürek yarışları için bir konsept olarak kabul edildi, adı da Albano Sistem Parkur olarak kaldı.
Resim: 1960 Roma Olimpiyatında Albano Gölünde Amerika’nın kazandığı tek Altın Madalyayı Dört Tek Dümencisiz ekibi finiş çizgisini geçerken.
1984 Los Angeles Olimpiyatında Kadın Kürekçiler son kez bin metrelik parkurda yarıştılar. 1988 Seul Olimpiyatından itibaren Kadınlar için parkur iki bin metre olacaktı.
İki bin metrelik Olimpik Kürek Parkuru altı kulvardan oluşur. Ancak 2004 Atina Olimpiyatında ilk ve tek kez bir final yedi tekne ile yapıldı. İki Çifte Erkekler yarışında Yarı Finalde Amerika ve Norveç aynı zamanla üçüncü ve dördüncü olunca Olimpiyat tarihinde ilk kez yedi tekneli bir final yapıldı.
2000 metrelik yarış parkurunun son metrelerine kurulan tribünlerle seyircilere daha mükemmel bir görüntü sağlanmaya çalışıldı.
Bu parkurların bazıları doğal göllerde yer alırken bazıları da suni olarak inşa edilen kanallarda kuruldu.
Resim: Dünyanın en mükemmel doğal parkurlarından biri olan İsviçre – Luzern şehrindeki 2500 metrelik Rotsee gölü. Final günleri 45.000 seyirci parkurun her iki tarafında yer almaktadır.
Resim: 2230 m uzunluktaki suni kanal Almanya – Münih Olimpiyat Parkuru, 24.000 kişilik kapalı tribünlere sahiptir.
Seyirci faktörünü de düşünen organizatörler bazı parkurlarda finiş çizgisini suyun altından püsküren hava kabarcıkları ile belirgin hale getirdiler.
Resim: Slovenya – Bled Parkurunda hava kabarcıklarından oluşan finiş çizgisi.
Ülkemizde en eski zamanlarda kürek yarışları İstanbul Boğazı ve Marmara Denizi parkurlarında yapılırdı. 1 Temmuz Kabotaj Bayramı Yarışları Moda Koyunda, Teşvik Yarışları ve Şampiyonalar Paşabahçe-Beykoz, Pendik-Kartal, Samatya, Harem-Salacak, Beykoz-Kalamış (Maraton), Bostancı-Moda (Maraton) parkurlarında yapılırdı.
Ayrıca 1970’li yıllardan sonra İstanbul Haliç, Ankara Eymir Gölü, Ankara Mogan Gölü, Hereke, Yarımca, Samsun, Sapanca, Mersin, Adana, Fethiye, Zonguldak Ereğlisi parkurlarında da yarışıldı.
Tarihi kayıtlarda 1934 yılında Anadoluhisarı ile Kandilli arasında yapılan kürek Teşvik Yarışları Yenikapı’ya alınarak yeni bir yarış parkuru açılmıştır (Besim Koşalay Notları) (1934 Galatasaray Denizcilik Yıllığı) şeklinde bir kayıt vardır.
Ayrıca Galatasaray’ın Bebek Kayıkhanesi önünde yapılmış olan birçok yarış resmi bulunmaktadır.
Resim: 1930 yılında Bebek önlerinde bir Bayanlar Dört Tek Dümencili yarışı.
Yarış parkurlarına tekneleri taşımak da büyük sorun teşkil ediyordu. İnce ve kırılgan tekneler deniz yoluyla ulaşılabilen parkurlara motorlarla taşınıyordu, daha sonraları uzak mesafelere gidebilmek için otobüslerin üstüne tekne bağlamak bir çözüm oldu. Günümüzde tekneler bu iş için imal edilmiş olan romörklerle taşınmaya başladı. Aşağıda bu üç metot hakkında resimler bulacaksınız:
KÜREK ERGOMETRESİ
Karbon Fiber küreklerin mucidi olan Dick ve Pete Dreissigacker kardeşler 1981 yılında bisiklet parçalarından imal ettikleri Concept Model A adını verdikleri kapalı salon kürek çekme aletini yarattılar. Derhal büyük ilgi gören aletin 1986 yılında B Modeli, 1993 yılında C Modeli ve 2003 yılında D Modeli piyasaya çıktı. 2006 yılında D Modelinin geliştirilmişi olan Concept2 üretildi.
Resim: Ergometre icat edilmeden önce fitness salonlarında kullanılan kürek çekme aleti.
Resim: 15 Nisan 1912 tarihinde bir buzdağına çarparak batan Titanic transatlantinin fitness salonundaki kürek çekme aleti
Adını Yunanca “İş Ölçer” anlamındaki Ergometre’den alan alet günümüzde sadece kürek dünyasının değil tüm spor branşlarında ve fitness salonlarında kullanılan bir antrenman aleti oldu. Alete eklenen elektronik donanımlarla birlikte Crash-B gibi çok popüler yarışmalar yapılmaya başlandı.
Resim: Frankfurter Germania 1869 kürek kulübü sporcusu Jens Raab ergometrede.
Günümüzde giderek hızlanan teknolojik gelişmeler, kürek sporunda antrenman metotlarından beslenmeye, teknelerden ve yan ürünlerinden yarış formalarına varıncaya kadar bütün sektörlerde takip edilmesi güç yenilikler zinciri yarattı.
Artık ülkemizde de en yeni tekneler, kürekler, ölçme aletleri, yarış ve antrenman malzemelerini bulmak mümkün. Antrenörler yabancı literatürü takip ederek en modern antrenman metotlarını, beslenme programlarını güncel olarak uygulama şansına sahipler.
Son yıllarda özellikle U23 ve Hafif Kilo teknelerinde alınan uluslararası başarılar da bu çalışmaların neticesi olarak görülüyor.
Daha başarılı neticeler, A Finaller ve Madalyalar temennisiyle…
Celal Gürsoy
12.01.2016
Tem 25, 2021 @ 21:49:41
Elinize sağlık tebrikler teşekkürler
👏👏👏