1992 BARCELONA OLİMPİYATI

Sponsorum TEB’in vücuduma uygun olarak sipariş verip yaptırdığı Empacher ile antrenman yapıyorum. Ancak nedense federasyon teknemi İspanyaya götüremeyip, oradan daha önce kırılıp tamir edildiğini tespit ettiğimiz 100kg lık bir tekneyi kiralıyorlar.

Bu tekneyi olimpiyat köyüne geldiğimin 3. günü bana teslim ediyorlar. Yani yarışmadan bir gün önce! Deneme ve ayar yapmak için çok az vaktimiz var. Bu arada sıcak, tekne bekleyişinin verdiği sıkıntı ile abur cubur yemek ve %80’i stres olmak üzere diare, yani hepimizin bildiği ishal yüzünden 3 gün içinde 4 kilo kaybediyorum. İnanılmaz bitik ve yorgun halde ilk yarışıma çıkacağım. Kürek ve kano yarışlarının yapılacağı göl Barcelona’dan 180 km Kuzeyde Banyolesde. Nikola hoca dışında ne bir idareci ne bir destekçi ne bir seyircim ne de “hadi oğlum başarılar” diyen var. Aslında çok yalnız hissediyorum. 19 yaşımda video kasetlerden izlediğim örnek aldığım, kürek çekmesini video kasetlerden seyredip öğrendiğim kişiler. Hatta onlar tv de birbirleri ile yarışırken bende ergometrede onlara bakarak yarıştığım kişiler şimdi sıcağı sıcağına rakiplerim.

Hatırlayacaksınız,bilmeyenler de lütfen search etsin

Thomas Lange, 2 defa Olimpiyat şamp.

Perti Johannes Karpinnen, 3 defa Olimpiyat şamp.

Xeno Müller, 1 defa  Olimpiyat şamp.

Daha devam edebilirim aslında…

Stres diz boyu. Ben yarış saatimi beklerken Amerikalı rakibimi görüyorum. Balkonda masaj oluyor yarış öncesi. Masaj masasının altında bir adam yatmış. Onun suratına doğru devamlı telkinde bulunuyor. İşe bak adam yarış öncesi ısınma amaçlı hem masaj oluyor hem psikolojik telkin alıyor, ben ise ishal halimle stresden balkona kuş gibi tünemiş kendi başıma konsantre olmaya çalışıyorum.

Maalesef “hadi koçum sen yaparsın”la olmuyor bu işler.

İlk eleme yarışımda bir rakip söyleyeceğim. Thomas Lange. Geçen Olimpiyatın şampiyonu. Elemede birinci olmak gerek. Yani Thomas abiyi geçmek gerek. İlk defa bunu söyleyeceğim.

Yarışa onu geçmek üzere başladım. Yani “aman Lange var zaten geçemem” demedim. Startta öyle heyecanlıyım ki, huzursuz beygir gibiyim. Ayrıca karnımdan gelen gurul gurul seslerde cabası. İlk 1000 metreye kadar  Lange önde hemen arkasında ben  sıkı bir şekilde gidiyoruz. Ancak o ara anlayamadığım bir nedenle baygınlık geçirip tekneyle birlikte dönüyorum. Tek hatırladığım bir çift balık adam gözü. Adamın üstüne kusuşum ve tekrar baygınlık  hissi.

Havada uçar gibiyim. Gözümü aralamak istiyorum açamıyorum. Sanıyorum sedyede taşıyorlar. Gölden buraya nasıl geldim hiç bir fikrim yok. Hastanede hemen oksijen bağlıyorlar. Serumlar takılıyor. Kontrol ettiklerinde diare yüzünden su kaybına yüksek nabız eklenince beklenen olay gerçekleşmiş otomatik olarak. Bu kadar elektrolit kaybı insanı X bile edebilir. Bırakın masörü, psikoloğu, keşke bir takım doktorum olsaydı diye hep düşündüm sonradan. Saatlerce orada müşahede altında tutuyorlar. 2. serum bitince kendime geliyorum. Hem üzgünüm hem rahat. Yarışmadan elendim. Çünkü bitiş çizgisini geçemedim. Rahatım çünkü 2 şişe serum alınca gözüm açıldı.

Akşam antrenörler toplantısından Nikola bağıra çağıra geliyor. FISA toplantısında o zamanki başkan Thomas Keller Türk kürekçisinin rahatsızlanıp bayıldığını ama bu kürekçinin bir kaç hafta önce ülkesine ilk Dünya şampiyonası madalyasını getirdiğini anlatıyor ve ekliyor.”Dilerseniz oylayalım. Bu başarılı kürekçi elenmiş olarak Olimpiyat oyunlarına devam etsin.” Hiç bir ülke itiraz etmeyince Olimpiyat oyunları maceram devam ediyor.

2 gün sonra  elenmiş olanlar ile tekrar yarışım var. Hatta rakiplerimden biri efsanevi kürekçi, örnek aldığım adam Perti Karpinnen. 5. Olimpiyatında yarışıyor. Yani sadece olimpiyatlara katıldığı sene toplamı benim yaşımdan fazla.

Yarışta 2 saniye farkla geçiyor beni. Geçemediğime hem üzülüyorum hem de onunla yarışma onuruna erdiğim için  seviniyorum. Ertesi gün bir yarış daha var. Daha iyi hissediyorum kendimi. Hafif kiloda dünya şampiyonu ve ikincisi Frans Göbel ve onun ezeli rakibi İngiliz benim serimde. Hafif kilo dediğime bakmayın hepsi Olimpiyat için özel kilo almış domuz gibiler…

Kıran kırana bir yarış gerçekleşiyor. Nikola hoca başıma güneş geçmesin diye garip şapkasını zorla taktırıyor bana. Zira hava 42 derece.

Tüm yarış Frans ben ve İngiliz arasında her kürekte birimizin teknesinin öne atılması ile gidiyor. Hava 42 derece nefes almak zor, bir an boşlasam adamlar gidecekler. 4 kilo vermenin takatsizliğini son hücreme kadar zorluyorum. Tüm yarış baştan sona böyle gidiyor. Soğuk bakışlı Frans Göbel ile göz göze geliyoruz. Adam buz dağı gibi. İngiliz uzak tarafta ne yapıyor bilmiyorum ama başa baş gidiyoruz. Diğerlerinden zaten koptuk hakem ve tv katamaranı bizim peşimizde.

Üçümüzde finişe girdiğimizde tek düdük çalıyor. Bu sefer kim geçti bilemedim. Maalesef geçiliyorum. Frans birinci İngiliz ikinci, ben üçüncüyüm. Ancak hepimizde aynı saniye içindeyiz. Saliseler yerimizi belli edebiliyor ancak. İki rakibimde gelip tebrik ediyorlar beni. Daha sonrasında İngiliz tek çifteci ile dost oluyoruz. Tesellim şu ki bir önceki seride yarışan Karpinen’den 2 saniye daha iyi çekmişim. Ah birde şu rahatsızlık olmasaydı.

FinalD

Resim: 1992 Barcelona Olimpiyatı 1x Final D sonuçları

Son yarış… Tamam diyorum daha iyice gibiyim. Ancak tekneye binip ilk küreğimi çektiğimde dermanımın olmadığın farkına varıyorum. Ucunda ölüm yok ya bi yedi dakika sıkmam lazım kendimi. İskoç Peter ile masaj yaptırırken psikoterapi alan Amerikalı en zorlu rakiplerim. Start yerinde bir karın ağrısıdır gidiyor. Yok, öyle bildiğiniz start anında hissedip yarış başladığında geçen karın ağrılarından değil. Bayağı bayağı ağrı, hem de sesli. Garıl gurul.

3 gündür aldığım serum ve sıvı takviyesi sayesinde sanki midem devasa yayık gibi. Start veriliyor. Çok tempolu ve kontrollü çıkıyorum. Kendimi kuvvet olarak iyi hissetmeme karşın her içeride ki garıl gurul coşkumu her an dışarı atacakmış gibiyim. Bacaklarımla her itişi yaparken başka yerlerimi daha da kasmam gerekiyor. Peter ve Amerikalı ile diğerlerinden arayı iyice açıyoruz. Yine hakem ve TV katamaranı bizleri izliyor. Bir kaç atakla İrlandalıdan kurtuluyoruz. Amerikalı ile kafa kafaya. Her kürekte bir o ileri bir ben ileri: Kardeşim şu yarışı bir koparayım da rahat rahat gideyim yok. İlla kafa kafaya adamlar. Türkiye’deki yarışlara hiç benzemiyor.

Kendimi kısmaktan kasmaktan kollarımda bacaklarımda derman kalmadı. Kuvvet var ama başka yere gidiyor. Son 500’e önde giriyorum. TV katamaranı sadece beni izliyor. 3 gün önce bayılan adam şimdi herkesi nasıl arkasına katmış geliyor diye yayın yapıyormuş. Bir de bana sorsun. Birazdan rezillik çıkacak gibi.

Tüm yarışı sudan izleyen tribün yanı başımda. Zaten binlerce kişinin olduğu finiş tribünlerinin de önündeyiz. Artık bittiğim an. Tutamayacağım diyorum içimden. Yaptım yapıcam. Bitişe 100 metre kala öndeyken duruyorum aniden. Katamaran az kalsın bana çarpacak. Topaçlarım gövdemin arasında dizlerimi karnıma çekerek bekliyorum. Amerikalı atağa kalkmış salya sümüklü halinde arkadan beni gelip geçerken anlam veremiyor. Biraz kendimi toparlayınca İrlandalı gelmeden son küreklerimi çekiyorum. Amerikalı finişten geçince baygın düşüyor tekneye. Ben finiş düdüğü ile soldan siya basıp olduğum yerde dönüp aynı yarış kulvarından geriye çıkış iskelesine doğru aynı yarış çeker gibi gidiyorum. Hatta belki de da daha hızlı.

Yarış bitirmeye çalışan rakiplerim anlam veremiyorlar. Başka bir hakem botu megafonla bağırıyor ama tek düşüncem çıkış iskelesinde ki portatif tuvalet. İskelede beni bekleyen Nikola’nın sorularını cevaplayamadan içi sıcaktan 50 derece olmuş wc de işimi saliseler içinde yapıp halsizlikten anca 25 dakika sonra çıkabiliyorum.

Lange Vaclek Chalupa racing in the men's single sculls for Czech Republic at the 2004 Olympic Games in Athens, Greece

Resim: 1992 Olimpiyatında 1x yarışını kazanan Lange ve gümüş madalyalı Chalupa Şimdiye kadar ağzımı bozmadım ama boktan bir olimpiyat oluyor benim için. Yine de artıları eksileri ile değerlendirmek gerek. Sizlere bir kaç iyi ve kötü maddeler sıralamak istiyorum. Belki genç sporcularımız ilham alır, idareciler ise feyz…

  • Olimpiyatlarda yarışmış olmak çok büyük bir onur ve gurur. Her iyi sporcunun rüyası olmalı
  • Yılarca örnek aldığınız sporcular ile tanışabilirsiniz onlarla yarışabilir hatta geçebilirsiniz.
  • İsmini duymadığım ülke sporcuları ile görüştüm, yarıştım.
  • Sporculuğunu örnek aldığım rekortmen sırıkla yüksek atlamacı Sergei Bubka ile yan yana oturup yemek yedim.
  • Herkesin fotoğraf çektirmek istediği yarışmacılarla yarıştım istekleri üzerine onlarla birlikte fotoğraf çektirdim. Sonuçta ülkemi Olimpiyatta temsil eden ilk Türk’tüm.
  • TEB yani Türkiye Ekonomi Bankası tarihte bir ilke imza atarak amatör bir sporcuya Olimpiyatlarda destek vermek için sponsor olup teknesini özel yaptırtıyor. Ama kendi federasyonum bu tekneyi Olimpiyata götüremiyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Ben okulumu ailemi, özel hayatımı bu olaya adamışken federasyonun iş bilmezliği yüzünden hem ben, hem ülkem hem de sponsorum kaybediyor. Yazık.
  • 19 yaşında bir sporcuyu,”hadi koçum 70 milyonu sen, hem de  ilk defa temsil edeceksin”, demek aslında ne büyük bir sorumsuzluk, nasıl bir hatadır? Hele ki yanında Türkçeyi yarım yamalak konuşan ve yabancı dil bilmeyen, Türk olmayan biri ile oraya göndererek.Daha yazılacak çizilecek çok şey var ama bence bu kadar yeter. Ben yinede benim için emeği geçen Federasyon başkanına, antrenörlerime teşekkür ederim. Ama keşke onlarda bana edebilselerdi. Gönlüm isterdi ki, halen amatörce de olsa yarışan bir eski olimpik sporcu olarak federasyon veya kulüpler benim bu tecrübelerimden faydalansın. Görüyorum ki sporcularımızın bazılarının psikolojik desteğe ihtiyaçları var. Bazılarının ise gözleri çok kara her şeyi yaparım modundalar. Başarılı olmak için tabii ki çalışmak, çalışmak ve yine çalışmak geliyor. Ama onlarca yılda şunu öğrendim ki önce kafada şampiyonluğu bitirmek gerekiyor. Gerisi en kolayı…
  • Sevgilerimle
  • Ali Rıza Bilal
  • 3 büyük kulüpte çekmiş Kürekçi