ÖNSÖZ
Eski bir kürek sporcusu olarak Olimpiyatların hayatımda önemli bir değeri vardır. Konuya ilgi duymam (17 yaşındayken) 1967 kış antrenmanlarında bizimle olan İsviçreli kürekçi Tobby Stockly sayesinde başladı. Tobby bize 1964 Olimpiyatları hakkında bildiklerini aktarırdı ve o yıllarda adı duyulmaya başlayan Alman antrenör Karl Adam ve 1968 Olimpiyatına hazırladığı Sekiz Tek ekibi hakkında konuşurduk. Almanlar gerçekten de Mexico’da Sekiz Tek yarışını kazandılar ve Karl Adam’ın lakabı “Kürek Profesörü” oldu.
2240 metre yükseklikte yapılan 1968 Mexico Olimpiyatında az oksijenli ortamda yaşanan fiziksel problemlerden ders alarak hemen ertesi yıl bütün dünyada uygulanmaya başlanan “anaerobik” çalışmalarla değişen antrenman programlarından haberimiz olmadı. Biz babadan kalma metotlarla canla, başla çalışarak İtalyan malı eski ve ağır teknelerimizle büyük bir cahil cesareti göstererek 1969 yılında Avusturya-Klagenfurt’ta yapılan Avrupa Şampiyonasına katıldık. Teknemizin hızı ve kuvvetimiz onlarla boy ölçüşebilecek derecedeydi ama dayanıklılık konusunda son 500 metrede anlayamadığımız bir farklılık vardı. Onların 1968 yılındaki tecrübeleri neticesinde geliştirdikleri Anaerobik Metotla antrenman yapmayı öğrenmemiz ancak seneler sonra mümkün olacaktı.
1992 Olimpiyatlarına katılan tek sporcumuz Ali Rıza Bilal’in dışında oyunlara katılmaya çok yaklaşan birkaç ekibimiz oldu. İlerleyen sayfalarda, o senelerin içinde resimlerini ve detayları bulabilirsiniz. 1972 yılında Olimpiyata çok yaklaşan ilk ekip olarak bir ders niteliğinde başımızdan geçenleri bir daha tekrarlanmaması dileği ile tarih sırasıyla sizlere aktarmak isterim:
Kürek tarihimizde ilk kez 1966 yılında Bled’de yapılan Dünya Şampiyonasına katıldık. Kulüp ekipleri ile gidilen yarışlarda önemli bir başarı elde edilemedi. Karma ekipler kurulması gerekiyordu. Bu mantıkla ilk olarak 1969 Klagenfurt Avrupa Şampiyonasına katıldık.
O yıllarda Dünya Şampiyonaları dört yılda bir yapıldığından bütün dünya ülkeleri senenin en büyük organizasyonu olan Avrupa Şampiyonasına geliyorlardı. Amerika’dan Japonya’ya kadar bütün dünya Klagenfurt’ta idi. İkinci gün yarıştığımız Amerika’nın Alman’lardan ne kadar farklı bir stilde kürek çektiklerini hayretle izlemiş, bütün ekiplerin kürek ölçülerini alıp not etmiştik. Başarı belki de burada gizliydi…
Klangenfurt’ta Erdinç Karaer (GS) – Bülent Tanaçar (FB) – Mustafa Yurdagül (FB) – Celal Gürsoy (GS) – dümenci: Yunus Yılmaz (GS) ekibimizle ikinci gün 6.48 çekerek İsveç ve Yunanistan’ı geçip iki saniye ile Avusturya’ya geçilerek yarı final şansını kaçırmıştık.
Kıymetli bir anı olarak sakladığım yarış bültenlerini aşağıda görebilir, dereceleri karşılaştırabilirsiniz:
Resimler: 1969 Avrupa Şampiyonası 4+ yarış bültenleri
Resim: 2x Erdinç Karaer – Celal Gürsoy
Klagenfurt’ta Dört Tek yarışlarının arasında Erdinç Karaer ile birlikte büyük bir katılım olmayan İki Çifte yarışlarına da girdik ve Avrupa 12. olduk. Aynı gün hem tek kürek, hem çift kürek yarışlarına girmemiz, sürekli olarak kayıkhane ile iskele arasında tekne taşımamız çevremizdeki ülkelerin sporcuları arasında ilginç bulunmuş ve bize “Kamikaze Ekibi” adı takılmıştı.
Resim: 1970 Villach. Soldan: Erdinç Karaer-Celal Gürsoy-Ahmet Şenkal-Mehmet Ayata, önde dümenci: Hüseyin Özer.
1970 Villach Uluslar Arası yarışında Galatasaray ekibi Erdinç Karaer – Celal Gürsoy – Mehmet Ayata – Ahmet Şenkal – dümenci: Hüseyin Özer olarak yarıştık. 1971 Viyana Uluslar Arası yarışında Erdinç Karaer (GS) – Celal Gürsoy (GS) – Mustafa Yurdagül (FB) – Ahmet Şenkal (GS) – dümenci: Tamer Yelkovan (FB) ekibi olarak yarıştık (ikinci olduk) ve 1971 Kopenhag Avrupa Şampiyonasına da aynı ekiple gittik. 1952 Helsinki Olimpiyatında Tek Çiftede Polonya adına yarışan ve Sovyetler Birliği ile Avustralyalı rakiplerinin ardından Bronz Madalya kazanan Kocerka ile Kürek Milli Takımımızın yolu 1971 Kopenhag Avrupa Şampiyonasında kesişmişti. Kocerka, Polonya Milli Takım antrenörüydü ve Milli Takımımız ile aynı yerde konaklamışlardı. Kiraladığımız omurgası eğrilmiş, ikinci el ucuz tekneyi ayarlamamızda çok yardımcı olmuştu. Kopenhag’da da önemli tecrübeler edindik. Artık Olimpiyata katılmaya hazırdık.
1972, Münih Olimpiyatı yılı idi ve bizim hedeflerimiz vardı. Yugoslav Antrenörümüz Mita Boraniç tarafından Galatasaray’dan Erdinç ve ben, Fenerbahçe’den Mustafa Yurdagül ile partneri Elfi Çetinkaya alınmıştı. O yılı unutamam. 1969 yılından beri ekip olarak geliştirdiğimiz tecrübemiz, senenin büyük bir kısmında günde iki kez antrenman yapmamız ve çok ağır kış çalışmaları bize güven ve moral vermişti, 6.40 çekiyorduk, ümitliydik. Sonra olanların özetini 1972 Olimpiyatları bölümünde okuyabilirsiniz. Neticede Olimpiyatlara gitmemiz fanatik bir kulüp yöneticisi tarafından engellendi.
İletişimin sınırlı olduğu günlerde yaşıyorduk. TRT’nin Münih Olimpiyatlarını naklen yayınlayacağını duyunca evimize bir televizyon alıp, çatal anteni Çamlıca tepesindeki büyük verici antene doğru yönlendirip net bir siyah-beyaz görüntü elde etmeye çalışmıştık. Münih Olimpiyatındaki bütün spor branşlarını ilgiyle (bazılarını hayatımızda ilk kez görerek) ve hayranlıkla izledik.
En büyük dikkati doğal olarak kürek yarışları çekmişti. Oradaki ekiplerin bazıları ile biz 1969-70-71 yıllarında yarışmıştık.
Aradan geçen yıllar boyunca kürek sporuna karşı olan sevgimi ve Olimpiyatların önemini benden sonraki kuşaklara aktarabilmek için neler yapabileceğimi düşündüm. Münih Olimpiyatından altı sene sonra 1978’de Anadolu Hisarı Spor Akademisinde Kürek Kürsüsü açıldı, orada hoca olarak göreve davet edildim. Aynı yıl 17-18 yaşındaki gençlerden kurulu Sekiz Tek ekibim Büyükler Türkiye Şampiyonu oldu. Sanırım bu kürek dünyasında ancak bir kere gerçekleşebilecek bir başarıydı.
Resim: 1978 yılında Büyükler Türkiye Şampiyonu olan 17-18 yaşlarındaki genç ekibim: Ayaktakiler soldan: Fatih Örer – Kenan Selçuk – Bahri Kaya – Taner Ateştürk – Oturanlar: Yalçın Kaya – Orçun Yılgör – Yusuf Oktar – Mehmet Oktar.
O sıralarda Karl Adam’ın kürek sporu hakkında yazdığı kalın kitaptan antrenman metotlarını tercüme ediyordum, yapabildiklerimi de ekiplerime uyguluyordum. Federasyon Başkanı olan Nihat Usta, tercümelerimi teksir makinesiyle çoğaltıp kulüplere dağıtıyordu. Bu çalışmalarımın kısa süre sonra hayatımın gidişini değiştireceğini hiç düşünmemiştim.
1979 yılında federasyonun davetlisi olarak eğitim vermek üzere Türkiye’ye gelen Alman Antrenör Volker Nolte, eğitimini tamamlayıp geri döndüğünde benden habersiz olarak Alman Kürek Federasyonuna Sekiz Tek yetiştirebilen ve Karl Adam’ın kitabını tercüme etmiş biri olarak adımı tavsiye etmiş. Burada yazılıp okunduğunda pek gerçek gibi gözükmüyor ama Frankfurter Germania 1869 kulübü de şans eseri tam o yıl Sekiz Tek yetiştirebilen bir antrenör aradığında Alman Federasyonu benim adresimi vermiş. İşte bu yolla 1979 yılının Eylül ayında Galatasaray Adasına gelen davet mektubu ve uçak bileti hepimizi çok şaşırtmıştı. Hayatımın Almanya bölümünün başlamasını bir yerde şampiyon genç Sekiz Tek ekibime ve Karl Adam’a borçluydum.
Resim: Rudersport dergisinde Almanya’ya transfer olduğuma dair çıkan yazı.
(Tercümesi: RG Germania Frankfurt’un Başkanı Hans Joachim Schreiber, Yıllık Genel Kurulda yarış kadrosu için yeni antrenör Türk Gürsoy’u takdim etti. Gürsoy, Alman Kürek Federasyonu aracılığı ile Main’a getirildi. O, ülkesinde başarılı bir kürekçi idi ve aynı zamanda Kürek Profesörü Karl Adam’ın antrenman metotlarını tercümesi ile tanınmıştı. 28 yaşındaki Gürsoy, Almanya’ya yerleşmek istiyor.)
Almanya’da beni sarsan, değiştiren, eğiten ve hayata başka türlü bakmamı sağlayan uzun süreli bir kültür şoku yaşadım. 1968 Olimpiyatında Karl Adam’ın Sekiz Tek ekibinde Altın Madalya alan dev adam Lutz Ulbrich, Frankfurter Germania 1869’un kürekçisiydi, ilerleyen yaşına rağmen aynı ekolden olan bir arkadaşıyla yaz boyunca bütün veteran yarışlarına girip iki günde dört madalya alıp gidiyordu. Ondan çok şey öğrendim.
Almanya’daki antrenörlük hayatım boyunca birçok Olimpik kürekçiyle tanıştım. 1972 yılında Altın Madalya alan Alman “Boğalar” ekibinin hamla sırtı Johann Faerber de bunlardan biri idi. 1986 yılında yöneticisi olduğu Olimpiyat Köyünün kapılarını Galatasaray kulübünün kürekçilerine açan o oldu. 1952 Helsinki Olimpiyatının Gümüş Madalyalı İki Tek ekibinin hamlası Helmut Heinhold da tanıdıklarımdan biri idi. Helmut’u 1987’de Galatasaray’a antrenör olarak göndermiştim. Resimleri 1952 Olimpiyatı sayfalarında bulacaksınız.
Hayatımın Almanya’da geçen 15 yılı boyunca Galatasaray’dan kopmadım. 1978 yılında şampiyon olan genç Sekiz Tek ekibimin sporcuları ve Anadolu Hisarı Spor Akademisinin ilk mezunları günümüzde Türk Kürek sporunun önemli noktalarında görev yapıyorlar. Gururla izliyorum.
Frankfurt’taki kulübümde de bana verilen görevi yerine getirdim, o güne kadar hep 2-3 sporcuyla, başka kulüplerle karma olarak kurdukları ve yarıştıkları Sekiz Tek ekibini o sene ilk kez kulüp sporcularından kurdum ve arka arkaya her sene başarılı Sekiz Tekler yetiştirdim. Sekiz Tek ekolü Germania’da günümüzde de başarıyla sürdürülüyor. Yıllar sonra Germania 1869 kulübünün resmi web sitesinde eski antrenörleri hakkında kısa hatırlatmalar yazarken benim hakkımda da “Er führte die Arbeit als Seniorentrainer Anfang der 80er Jahre sehr erfolgreich fort. Er trainierte unter anderem erfolgreiche Ruderer wie z. B. Harald Blum, Achim Heftrich und Stephan Bub“ (O, seksenli yılların başında antrenör olarak çok başarılı oldu, diğerlerinin yanında Harald Blum, Achim Heftrich ve Stephan Bub gibi başarılı kürekçiler yetiştirdi) şeklinde yetiştirdiğim ve gurur duyduğum birkaç önemli sporcumdan da bahsedeceklerdi. O senelerde girdiği her yarışı kazanan Achim-Harald ekibinden Harald Blum daha sonraki yıllarda antrenör oldu, Güney Afrika Milli Takımının başına geçti ve Olimpiyatlarda başarılı olan ekipler yetiştirdi. Günümüzde Alman Federasyonu Hessen Eyaleti Baş Antrenörü olarak başarılı çalışmalarını devam ettiriyor. Onu da takdirle izliyorum.
Resim: Almanyadaki ilk önemli sınavım olan 1980 Giessen Kupasını kazanan Germania Sekiz Tek ekibi, hamlada Achim Heftrich, hamla sırtı (el sıkışan) Harald Blum.
15 yıl sonra Almanya’dan evime geri döndüğüm zaman kürekçilerimizin neden Olimpiyatlara gidemediğini araştırdım. Bulunduğumuz yeri doğru belirleyebilmek için tarihi iyi bilmek gerekiyordu. Bunun için 2012 Olimpiyatlarının hazırlıklarının yapıldığı günlerde ben de eski Olimpiyatlardaki kürek yarışları ve Türk kürek sporunun o yıllardaki Olimpiyat serüveni hakkında bilgi toplamaya başladım. Bulduklarımı bu güne varıncaya kadar toplamaya, sıralamaya ve düzgün bir şekilde yayına hazırlamaya çalıştım.
Bu kitapta 1896 yılından günümüze kadar gerçekleşmiş bütün Olimpiyatlar hakkında kısa genel bilgiler, rekorlar, yaşanan ilkler ve Türkiye’nin katılımları hakkında bilgiler bulacaksınız. Araya ilginç bulacağınızı tahmin ettiğim şahsen karşılaşmış olduğum kişiler ve olaylar hakkında anekdotlar da ekledim.
Kitapta en çok yer ayrılan bölüm doğal olarak, gerçekleşen 27 Olimpiyatta yapılmış olan kürek yarışları, kürekçiler, dümenciler, tekneler ve antrenörler hakkındaki bilgiler, istatistikler, rekorlar ve madalyalar oldu.
Benden sonraki jenerasyonlara biraz Olimpiyat, biraz da kürekçilik ruhu aşılayabilirsem ne mutlu bana…
Celal Gürsoy
17.03.2014, Bodrum.
Dip Not: Kitapta yer alan resimlerin bazıları benim arşivimdendir, bir kısmı (teşekkürlerimle) kürekçi arkadaşlarımın yardımları ile toplandı, bazılarının yanında da kaynak yazılıdır. Kaynak yazılı olmayan resimler; Wikipedia’da yayını serbest olanlar, sporcuların blogları ve gene sporcuların ve kürek kulüplerinin web – facebook sayfalarından alınmıştır ayrıca Filippi Boats firmasına resimler konusundaki desteği için teşekkür ederim.
Bir Cevap Yazın