IMF ile stand-by görüşmelerini sonlandırdık. Böylece kısacası Türkiye artık IMF ile bir anlaşma yapmayacak.
Her yıl sadece enerji için dışarıya elli milyar dolara yakın döviz ödemek zorunda olan bir ülke nasıl böyle bir karar alabilir? Bu kesinlikle bir siyasi tercihtir. Ekonomik tercih bu yönde olamazdı.
Ekonomik açıdan bakıldığında Türkiye’nin raytinglerinin yükselmesi büyük başarı gibi algılanıyor. Bu büyük bir yanılgıdır. Ana sebep dünyadaki benzerlerimizin raytinglerinin global kriz ve sonrası oluşan piyasalar dolayısıyla düşmesidir. Bunun hesabını önümüzdeki aylarda biz de vereceğiz. Turizm geçen senelerden daha iyi bile olsa piyasaları kurtaramayacaktır.
Bence IMF ile ipleri koparmadan önce biraz daha flört etmeye devam etmeliydik. En azından Avrupa Birliği IMF’ye paralel kendi içinde çalışan bir fon kuruncaya kadar bu tavrımızı devam ettirmeliydik. Sonra AB’nin bize nasıl davrandığına bakıp kararımızı bir taraf tutma tehdidi olarak gösterebilir ülkemize bir avantaj sağlayabilirdik. Şimdi bu avantajı kaçırdık.
Şu andaki görüntüye göre tamamen Arap dünyasına ümit bağlamış durumdayız. Onların bizi ne kadar destekleyeceğini zaman içinde göreceğiz ama artık batıya geri dönüşün giderek zora girdiğini düşünmekteyim.
Köprüleri yakmamaktan, globalleşen dünyanın şartlarına uyum sağlamaktan yanayım. Bankalarımızın, sigorta şirketlerimizin, iletişim ve enerji kurumlarımızın hisselerinin büyük kısmını alan batılı şirketler bu işe nasıl bakarlar? Endişeliyim.
Bu yazı 12 Mart 2010 günü www.bodrumgundem.com sitesinde yayımlanmıştır.
Bir Cevap Yazın