Bayram günü giyemediğim kırmızı botum…
Osman Arolat’ın Bayram Özel Yazısı (Dünya)
Ankara’da geçen çocukluğumun bayramlarını kimi zaman keyifli ve güzel yanlarıyla, kimi zaman ise hüzünlü yanlarıyla hatırlarım. Bugün size anlatacağım bir hüzünlü bayram öyküsü. Bundan tam 58 yıl önceye ait bu öyküde çok severek satın alıp, bayramın ilk günü giyemediğim “Kırmızı botu”n öyküsünü aktaracağım. Hüzünlü bir öykü bu.
Yarın Bayram ve ben hemen her bayram döneminde “Severek satın alıp bayram günü giyemediğim kırmızı botlarımı” hatırlarım. O bayram gününden bu yana tam 58 yıl geçmesine karşın o olay ilk günkü gibi belleğimde tazeliğini korur.
Biz beş erkek kardeştik . Ben en küçükleriydim. Ankara’nın orta halli bir semtinde İsmetpaşa mahallesinde Akşehir sokakta otururduk. Sokağın giriş bölümünde birkaç apartman, bizimki de dahil birkaç bahçeli ev vardı. Sokak 100 metre kadar ilerde daralır, apartmanların yerini yıkık dökük evler alırdı. Bu sokak sakinleri arasında önemli bir sosyal farkın doğmasına neden olurdu. Sokağın bizim oturduğumuz bölümünde fırınları olan işadamı Sadettin Tavşanlı, Ankara’nın büyük şekercisi Osman Nuri Uzun gibi isimlerin bahçeli evleri yer alırdı. Biz de Ayaşlı iki kız kardeşin kat kat bir alt sokağa kadar bahçesine inen evlerinin üst katında kiracıydık. O dönem zenginler ve bürokratlar çoğunlukla Yenişehir ve Bahçelievler gibi semtlerde otururlardı. Ama babam çalıştığı Ulus’taki İş bankasına yakın olsun diye bu semti seçmişti. Zaten Annemde yine Ulus’taki Etibank’ta çalışırdı…
Bizim eve gelmeden sokağın girişinde hafif tepeli bir arsa vardı. Bizim çocukluk oyunlarımızın çoğunu orada buluşarak oynardık. Ve tabii bu oyunlarda sokağın ön bölümündeki zengin diye nitelenen kişilerin çocuklarıyla, sokağın son bölümündeki fakir diye binen kişilerin çocukları ayrımsız bir arada olurduk. Yan taraftaki bir sokakta ise birlikte futbol ve voleybol oynanırdı.
Babam ve annem çalıştıkları için çok küçük yaşta bizim kendi alışverişimizi belli mağazalardan kendimizin yapması kuralını getirmişlerdi. Ağabeylerimle başlayan bu kurala 8 yaşından sonra ben de katılmıştım. Giysi alacaksam Zincirli cami karşısında asıl adı Rafael olan, ama Rıfat Bey diye hitap ettiğimiz Musevi bir beyefendinin mağazasına gidip alışveriş yapar. Aldıklarımızı ay başında ödenmesi için deftere yazdırırdık. Ayakkabı almak istediğimizde ise Anafartalar’daki hale giden yolda dar bir aralıktaki Emel mağazasından alırdık. Yine onları da ay başında ödenmesi için deftere yazdırırdık. Babam yada annem ay başlarında gidip hesabı kapatırlardı.
Doğaldır ki, bayram alışverişlerimizi de bu mağazalardan yapardık. On yaşındayken bir bayram alışverişinde Emel mağazası vitrininde bir süre önce görüp beğendiğim kırmızı botu almaya karar verdim. Bileğin biraz üzerine çıkan bağcıkları sırımdan çok güzel bir kışlık ayakkabıydı. Bayram yine böyle kış öncesine geldiği için tam mevsimiydi. Çocuk pabuçları içersinde en pahalı etiket onun üzerindeydi. Girip aldım…
Büyük bir sevinçle eve doğru yürürken yolda karşılaştığım bizim sokağın fakir bölümünden bir arkadaşa rastladım. Dayanamayıp ona botlarımı gösterip “Top oynarken iyi şut çekersin sen de bayram için bu pabuçtan al” dedim. O boynunu büküp, “Çok pahalıdır babam almaz. Bana bayramda pabuç alınmaz” dedi.
Birkaç gün sonra bayram sabahı evden çıkarken babam neden “bayramlık pabuçlarımı” giymediğimi sordu. “Arkadaşlarla top oynayacağız eskimesin diye giymedim” dedim. Sokağa çıktım, arkadaşlarla toplandık, kapı komşuların bayramlarını kutlamaya el öperek şeker, para ve mendil almaya başladık. O ara babasının bayramlık pabuç alamayacağını söyleyen arkadaşımla karşılaştık. Bayramlaşırken beni yukarıdan aşağıya süzdü. Ayağımda yeni kırmızı botlarımı görmeyince sanki gözlerinde bir sevinç belirdi. Galiba bayıla bayıla aldığım bayramlık pabuçlarımı bayram sabahı giymemekle çok iyi etmiştim. O pabuçları bayram sonrası da uzun süre giyemedim. Sonra, ilk giydiğim gün okulun bahçesinde top oynayıp, yüzünü taşa vurarak çizdim. Ancak, o yeni görüntüsü kaybolunca rahat rahat giyebildim.
Saygıdeğer okurlarım hepinizin bayramını kutlar. Bayramların dostluk, iyilik, sağlık ve sıhhat içersinde sizlere mutluluklar getirmesini dilerim…
Osman Arolat (Dünya)
Bir Cevap Yazın